22 Nisan 2015 Çarşamba

Vazgeçilmezim Artistry Maskaram Beautycycle Eyeliner'ım

Baharın bile gelmeye tenezzül etmediği ülkemin güzel insanları günaydın:) Hep kitaplar hep kitaplar... Belki sıkılmışınızdır diye bugünkü konumuz kızsal mevzular olsun dedim. 

Sizlerle favorim iki ürünü paylaşacağım. Benim makyajdan anladığım siyah bir göz kalemi, rimel, hafif parlak bir ruj ve biraz allık'tır. Gönül ister ki föndöten kullanmayayım ama yazın güneşten, kışın da soğuktan korunmak için nemlendiricili fondöten kullanmamız şart. 




Amwayin Artistry markasının yanında daha ekonomik olan Beautycycle marka siyah göz kalemi favorim. Göz üzerine eyeliner olarak çekmek kolay. Yağ gibi kayıyor aynı şekilde alt kirpik diplerine ve göz içine de kolayca sürülüyor. 

Kesinlikle akmayan, güneş ve yağmurdan etkilenmiyor ayrıca tek sürüşte yoğun siyah renk veriyor. 



Yumuşak uçlu kalem gün boyu kalıcılığını sürdürüyor.


İkinci favori ürünüm, ARTISTRY Length & Definition Maskara. Kolayca uygulanmasını sağlayan benzersiz bir fırçası var. 




OptiLength (Optimum Uzunluk) fırçası ile her bir kirpiği tanımlıyor, uzunlaştırıyor ve zenginleştiriyor. Benim gibi kısa ve düşük kirpiklerimi bile tek tek uzattı ve kıvrımladı.

İçindeki FlexFX formülle maksimum kaplama yeteneği ile olağanüstü uzatma sağlıyor. 

Ayrıca kirpikleri nemlendiriyor, sağlık ve esnek tutuyor. Gün boyu kalıcılığını koruyor. Asla topaklanmıyor ve parçalanmıyor. 

Ilgilenenler için; içinde Jojoba yağı ve E Vitamini var.

Yazdığım iki ürün de bitkiseldir ve  hiçbir kimyasal madde içermez. 

Alerjik ve hassas gözler için en uygun ürünler.

Ne yağmur ne güneş ne başka şeyler, güzelliğinizi etkilemesin!

Güzel bir gün sizin olsun!

Daha fazla bilgi ve sipariş için mesaj atabilirsiniz.







21 Nisan 2015 Salı

MURAT MENTEŞ || RUHİ MÜCERRET


“Bazen kötüler, nadiren de iyiler kazanır. Çoğunlukla herkes kaybeder.”


Bir Murat Menteş varmış, bir de kelimeleri.. 

Sonrası mı? Kendinizi sınırsız hayalgücü ile kelimelerle dans edilen bir masalda buluyorsunuz.

“Hayat nasıl gidiyor?”
“Yaşayan birine sor.”
“Dün görüşemedik, nerelerdeydiniz?”
“30 sene evvel bana ‘3 ay ömrünüz kaldı’ diyen doktorun cenaze merasimindeydim.”
“Toprağı bol olsun.”

Ruhi Mücerret adı gibi ilginç bir karakter. 100 yaşında bir İstiklal Harbi Gazisi. 1985 yılından beri Türkiye’nin binbir köşesindeki kurtuluş günü törenlerine katılıyor. O kadar ki, üstünden çıkarmadığı üniformaları yüzünden “İstiklal harbi benim için devam ediyor” diyor ve hatta rüyalarında bile düşmanla savaştığını söylüyor. 

Herkesin ölümüne şahitlik etmiş ve ülkece tanınan bu muharip gazimiz Ruhi Mücerret ölümle adeta dalga geçiyor. Son nefesinde Kelime-i Şahadet getirmek isteyen, Azrail’in peşinde olduğunu bilen ve ona teslim olmaktan korkmayan hatta bunu eğlenerek anlatan bir adam. Bir de arkadaşı Avni Vav var ki, o da bir başka şahsına münsahır bir kişilik.

Konu ile ilgili içerik bilgisi vermeyeceğim çünkü okuduğunuzda alacağınız heyecanı kaçırmak istemiyorum. 

Ruhi Mücerret Murat Menteş’in okuduğum ilk kitabı. Açıkçası bu kitap Menteş'in önceki iki kitabı olan Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım isimli kitaplarını merak etmeme sebep oldu. Onları da okumak üzere istediğim yüzlerce kitap listeme şimdiden ekledim-)

Murat Menteş'i okurken insan, bu adam nasıl bir zekaya sahip diye düşünmeden edemiyor. Her cümlesi üzerinde düşünülerek yazılmış bir zeka ürünü adeta. İnsanı allak bullak ediyor, düşünmeye zorluyor, okuyup geçemiyorsunuz hiçbir cümleyi.

Altını çize çize okuyacaksınız hatta bir yerden sonra çizmekten vazgeçeceksiniz, kitabın her bir sayfası ayrı renk post-it'lerle dolu olacak-) 

Hikaye iyiydi ama Murat Menteş'in dili ondan çok daha iyiydi. Çok daha güzeldi.

Uzun zamandır, kelimelerle bu kadar güzel oynayan, evirip çeviren, beni şaşkınlık içinde bırakan bir yazar olmamıştı açık, net!

Okurken asla sıkılmayacaksınız.

İddia ediyorum; Ruhi Mücerret son zamanlarda saçma sapan şeyler okumaktan paslanmış ruhunuzu (en azından benim ruhumu) eski parlaklığına kavuşturacak. Nefes gibi geldi bana!



“Bu şehirde kendini kandırmadan akşam eden bir Allah’ın kulu yoktur.”

"Bir plak olsam, Zeki Müren çalsam, bozulsam, aynı yerde takılsam ve hep tekrarlansam: Elbet Bir Gün Buluşacağız."




13 Nisan 2015 Pazartesi

Sarah JIO || Son Kamelya


"İnsan çoğu şeyle mücadele edebilir, ama seveceği kişiye asla karar veremez. Kalbin seçtiği kişiyi, istese de değiştiremez."

Son Kamelya tipik bir Sarah Jio kitabı... Geçmişle günümüz arasında birbiriyle alakalı bir sır, onun etrafında dönen olaylar dizisi ve bir dünya tesadüf..

Lakin yazarın okuduğum kitapları içerisinde en hızlı ve en merakla okuduğum kitabı oldu. Mart Menekşeleri'nden sonra en sevdiğim oldu. Yazarın dili her zaman ki gibi akıcı ve sürükleyici. Olay örgüsü, okuyucu meraklandırma dozu iyi ayarlanmış. Konusu diğerlerine göre daha etkileyici ve başarılı idi. 

Flora Amerika'da ailesiyle kıt kanaat bir hayat sürerken babasının borçları nedeniyle hiç tanımadığı bir yabancının teklifini kabul eder ve İngiltere'ye yola çıkar. Yola çıkar çıkmaz da kabul ettiği işin uluslararası bir çiçek hırsızlığı şebekesiyle bağlantılı olduğunu öğrenir ve kendini Middleburry Pembesi adında bir kamelya türünü aramak için Livingston Köşkü'nde dadı olarak çalışırken bulur. Annesiz kalan dört çocuğa bakmak için görevlendirilen Flora, kendini aileyle ilgili pek çok sırrın da ortasında bulur. 

Diğer yandan günümüzde ise Addison geçmişindeki bir sırdan kaçmak için eşi Rex ile kocasının ailesinin yeni satın aldığı Livingston Köşkü'ne gider. Ama ne yazık ki kaçmak istediği sır da peşinden gelir. 


Mart Menekşeleri, Böğürtlen Kışı ve Yağmur Sonrası'nda da aynı kurguyu okumuştum. Bu kurgu kaç roman daha gider bilemiyorum. Kitabın sonunu her ne kadar çok basit, yavan ve sönük bulsam da, tavsiye edebileceğim bir kitap.

Keyifli Okumalar


"Küçük bir kızken, sadece bana ait olan kitaplarım olsun istemiştim. Hikayelerde kaybolmayı, benim hayatım iç karartıcı bir hal almışken, kitapların dünyasında yaşamayı hayal ederdim."

6 Nisan 2015 Pazartesi

Kız Arkadaşları Nefes'tir

 

Kız arkadaşlar ne büyük mutluluk kaynağıdır. Adeta yara bandı gibi. Sen seslenmeden sesini duyarlar. Hiç kimseyle konuşulmayanlar konuşulur. Seni dinler, uyarır, tribini çeker, nazına katlanır. Haset nedir bilmez. Senin mutluluğunla, başarınla seninle daha çok mutlu olur. Daha çok heyecanlanır. Hayata birlikte "işte bu" dersiniz. 

Sen daha düşmeden elinden tutar, kaldırır. Hep güzel şeyler söylemez. Hep duymak istediklerini duyamazsın. Yeri geldi mi, "dur bu yanlış" der seni durdurur. Seninle birlikte koşmaz o yanlışlığa. Seni de koşturmaz. Ama o hep senin tarafındadır. Olaya tarafsız bakmaz, bakamaz. Yensen de yenilsen de kalbi hep senledir. 

Bazen tartışırsın, kavga edersin. Kıyasıya eleştirirsin birbirini. Ama aradan ne kadar zaman geçerse geçsin kaldığın yerden devam edebilmektir, dostluk. 

Canının en sıkkın olduğu bir dönemde bir sözüyle yaşama sevincini yeniden gelir yüzüne yerleştirir. Kimselerin anlamayacağı şeylere gülersiniz. Bu can kız arkadaşlarla en çok gülünür, birlikte gülünür, hem de hiç olmadığı kadar gülünür. 

Az'dır, öz'dür. Öyle de olmalıdır. 

Saatlerin nasıl geçtiğini anlamadığın sohbetlerin varsa zenginsindir. Ve sen o kız arkadaşlarınla zenginsindir. Bilirsin. Hissedersin. Iyi ki dersin. 

İşte ben böyle hissettiğim bir kız arkadaşımla, bugünlerde hayatın bizi farklı farklı sınadığı zor zamanlardan geçiyoruz. Bende gün güne uymuyor, onda saat saate uymuyor. 

Kalp ağrıları, dişini sıkmalar, Allah'ın rıza gösterdiklerini kabullenme, yürek tetikte yaşama, kaybetme korkusu, acıya dayanmayı öğrenme, insanları maskesiz tanıma, hayalkırıklıklarına eklenen kalp kırıklıkları, yarını merak ve endişe ile bekleme.. 

Ama en çok en çok... Tevekkül... Sabır... Dua.. Ve bugünümüze çok şükür bin şükür diyebilmek. 

Sohbetlerimizle hafifliyoruz, kahkahalarımızla umudu çoğaltıyoruz. Hayatı sorguluyoruz, öğreniyoruz, canımız yanıyor, yandıkça güçleniyoruz. Birbirimizi kandırmıyoruz, avutmuyoruz. Yerinde olmak istemezdim diyecek kadar dürüsttüz birbirimize ama tüm kalbimizle yanımızdayız birbirimizin.

Kız arkadaş nefes'tir, sen soluksuz kaldığında seni yeniden soluklandırır. 

Hayatınızda nefes olacak kız arkadaşlarınızın olması dileğiyle 

1 Nisan 2015 Çarşamba

31 Mart 2015

İnsanın içinden hiç mi bir şey gelmez bu ülkede. Tek bir Salı koca bir ülkeyi salladı. Tam biraz umutlanıyorum yeniden hayata bağlanıyorum, hop ülkede öyle şey oluyor ki insanın içinden 'günaydın' diyesi bile gelmiyor. 


Öyle bunaldım ki. O kadar sıkıldım ki. O kadar içim acıyor. Düne dair şunu söyleyeceğim. 


Algıda Berkin'in "terörist"liği, Gezi'nin darbe girişimciliği pekiştirildi, iç güvenlik paketi demek ki gerekliymiş oldu, tam düştü derken herşey yine AKP'ye yaradı. Dünün tek kazananı mevcut iktidar ve devlet oldu. 


Belki de hep beraber Berkin ve Gezi olaylarını karalamak için kocaman bir tiyatro izledik. Danışıklı dönüşüklü. Bizler de seyrettik. Tam oylar düşüyor, belki bu sefer olacak derken öyle bir şovla durumu kendi lehlerine çevirdiler. 


Berkin'ler terörist, Gezi darbe girişimi, onlar da oldu mu yine mağdur! Seçime 67 gün kala. 

Hem herkesin öldüğü bir operasyon nasıl "başarılı" diye adlandırılabilir? Aklım almıyor.

Başbakan, savcı için "ameliyata alındı" der, hastane doktoru "geldiğinde ölmüştü" der. 

Otopsi dahi yapılmadan apar topar bugün toprağa verildi. Allah rahmet eylesin. 

********


17 Ağustos depreminde bile bu kadar geniş çaplı ve uzun süreli elektrik kesintisi olmamışken, nasıl bir ülkenin 77 ilinde 10 saati aşkın elektrik kesintisi olur? Nedeni bilinmez. Nedenini bilmiyorsan o zaman arıza nasıl giderildi? 


Korku ve güvensizlik bundan sonra bu iki duygu ile yaşayacağız.

Sanırım 31 Mart 2015 gününe dair gerçekte neler olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.