18 Şubat 2015 Çarşamba

Zülfü Livaneli || Kardeşimin Hikayesi

                                   


"İnsanların duyguları olmasaydı her şey ne kadar kolaylaşırdı"

Baş karakterimiz Ahmet Arslan emekli bir mühendis olarak, Karadeniz'in Podima adlı bir kasabaya yerleşmiştir. Bir ev satın alır ve içini kitaplarla donatır. Sakin bir balıkçı köyünde Arzu Kahraman adlı evli bir kadının öldürülmesiyle başlar her şey... Bir yanda haber yapmak için Ahmet'le görüşen meraklı gazeteci bir kızın hikayesi, diğer yanda cinayetin kasabalılardaki yansımalarını gösteren diğer minik hikayeler birlikte anlatılmaktadır. Ama asıl bunların ötesinde ise altta başka bir hikaye daha vardır ki;  işte o da Kardeşimin Hikayesi’dir…

Kurguyla gerçeğin iç içe girdiği, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye bir roman Kardeşimin Hikayesi...

Livaneli, kolay okunabilen ve merak uyandıran bir eser kaleme almayı başarmış. Basit bir yaşam hikayesinden yola çıkarak, bunu başka alt hikayelerle örmüş ve hiç beklenmedik bir sonla da romanı gayet iyi kotarmış. Finali ile okuyucuyu ters köşeye yatırıyor.

Kurgusu Son Ada gibi yine şahane  ama anlatım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Baş karakter Ahmet kitap okuyor, köpeğini gezdiriyor, çay içiyor ve az sayıda insanla diyalog kuruyor. Yani benzer eylemlerin tekrar edilmesi okurda biraz uzatılmışlık hissi uyandırıyor. Aynı anlama gelen ve birbirini tekrar eden cümleler beni yordu. Gereksiz ayrıntılar ve konu sapmaları vardı. Bunun yanı sıra tüm bu sıradan yaşamın içindense psikolojik ve felsefik göndermeler çıktığını da belirtmek gerek. 

Ayrıca okurken Arzu'yu kimin öldürdüğünü hiç merak etmedim. Sanki o ayrı bir kitap gibiydi. Çok alakasız buldum Mehmet'in hikayesiyle Arzu'nun ölümünü. 

Arzu'nun ölümüne değinmişken söylemeden geçemeyeceğim.. 
Henüz kimlik numarası uygulamasının olmadığı yıllarda ölen birinin kimliğini kullanıyorsunuz diyelim. O kişi kayıtlara ölü olarak geçmiş. Ölüm yılı ve mezar yeri bile belli. Yanlış hatırlamıyorsam 1999 yılında kimlik numarası uygulaması başladı. E tabi o kimlikle gidip kimlik numarası almak isteseniz zaten o kişi kayıtlarda ölü göründüğü için bu kimliği nasıl kullanıyorsunuz diyecekler size. Alamazsınız yani. İşte herkesin kimliğinin üzerinde TC kimlik numarası olan bir dönemde sizin kimliğinizde kimlik numarası yok. Olmadığı gibi bir de onunla gidip savcılıkta ifade veriyorsunuz! Hem de hiç bir problemle karşılaşmadan.. Olabilir mi sizce? -) Bence olamaz.. Bana kalırsa kitabın önemli kurgu hatalarından. Keşke yazar bu kısmı farklı türlü bağlasaydı.

Vakit kaybıydı diyemem ama kesinlikle bir Serenad değildi!


Gördüğünüz gibi her şey bir hikâyedir” dedim, “ve nereye kadar gerçek olduğunu bilmemize imkân yoktur

10 yorum:

  1. Gercekten cok güzel ama bir serenad değil. Mutluluk kitabını okudunuzmu?

    YanıtlaSil
  2. Gercekten cok güzel ama bir serenad değil. Mutluluk kitabını okudunuzmu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutluluk'u hayır okumadım ama filmini izledim. Struma yazısı da blogta, okumak isterseniz.

      Sil
    2. Ya çok oluyorum ama söz konusu kittap oldumu kendimi tutamıyorum o yüzden umarım rahatsızlık vermiyorumdur umarım. Yerli yazarları hiç okumazdım taaki sereneda kadar. Ondan sonra böyle arastırır oldum yerli yazarlaro.

      Sil
    3. Ya çok oluyorum ama söz konusu kittap oldumu kendimi tutamıyorum o yüzden umarım rahatsızlık vermiyorumdur umarım. Yerli yazarları hiç okumazdım taaki sereneda kadar. Ondan sonra böyle arastırır oldum yerli yazarlaro.

      Sil
  3. 1984. Sofinin dünyası. Füreya ve pepuk hakkın da yorumların varmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Füreya'yı okudum. Hatta o kadar etkilendim ki Ada'daki Şakir Paşa Köşkü'ne gittim. Ve o aile ile ilgili ne yazılmışsa tüm kitapları okudum. Barış Bıçakçı, Mahir Ünsal, Emrah Serbes tavsiye edeceğim diğe yazarlardır

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim önerileriniz için.

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim önerileriniz için.

      Sil
    4. Çok teşekkür ederim önerileriniz için.

      Sil