20 Şubat 2015 Cuma

Barış Bıçakçı || Bizim Büyük Çaresizliğimiz



"Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?"

diye başlar ve devam eder...

Dışarıdan bakıldığında iki can dostun aynı kadına aşık olması olarak görülebilir ama bu anca sığ beyinlerin algılayabiliceği bir şey olabilir. Oysa kayıp giden çocukluğa yakılan bir ağıt Bizim Büyük Çaresizliğimiz.. 

Ender’le Çetin lise yıllarından beri arkadaş. Konuşmaya “Hatırlar mısın” diye başlayanlardan... Dünyaya karşı sırt sırta vermişler. 

İçlerinde bir yerlerde hep çocuk kalmış iki adamın dostluğunu okuyorsunuz. Hem de içlerinden birinin ağzından dinliyorsunuz, diğerine hitap ederek anlatıyor. Öyle ki; sanki bana ait olmayan bir mektubu okuyormuşum gibi hissettim. 

Yavaş yavaş ama keyifle akan bir kitap... Öyle ki; okurken insan her kelimeyi sindirmek istiyor, yavaş yavaş, hiç bitmemesini dileyerek.. Bir sonu yok ya da neler olacağı en başından belli fakat öyle büyülü bir anlatımı var ki kitapla beraber siz de bir yolculuğa çıkıyorsunuz... Ankara, kar, dostluk, vefa, içinden geçen şarkılar, sokaklar da büyüleyici... 

Onların çaresizliği artık çocuk olamamalarıydı. Kayıp giden çocukluğa yakılan bir ağıttı.

“Bizim büyük çaresizliğimiz Nihal’e aşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. Asıl çaresizlik buydu.” 

O kadar çok altı çizilesi cümle var ki hangisini buraya yazayım, bilemedim..
 
Kitabın detaylı verilecek bir özeti olmadığından kısaca anlatacağım şeyler bu kadar... Ama zannederim yine kitaptan bir alıntı yaparak kitabın bende bıraktığı hissi sizinle paylaşayım..

"Her şey gerçekten o kadar güzel miydi Ender, yoksa sen mi güzel anlatıyorsun?"

Evet, her şey gerçekten o kadar güzel miydi yoksa Barış Bıçakçı sen mi bu kadar güzel anlatmıştın?

Tanışılması gereken bir yazar Barış Bıçakçı ile muhakkak tanışın ve Bizim Büyük Çaresizliğimiz'i okuyun!



"Küçük bir çocukken birdenbire, ilaçların plastik bir margarin kabında saklayan bir ihtiyar oluveriyorsun. Kendin için, çocukların için, ülken için güzel şeyler ümit ederken, seni biçimlendiren şeyin güzel bir gelecek hayali olduğunu düşünürken, birdenbire kaderinin, güne ayak uyduramamak, gençliğini, geçmişini özlemek ve hızla dönen dünya tarafından hep kenara savrulmak olduğunu görüyorsun.”

“Basit şeyler isteyince, basit şeylerden zevk almaya başlayınca anlıyorum ki aşık olmuşum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder