20 Ağustos 2014 Çarşamba

Yaprak Öz || Berlinli Apartmanı


Tatil dönüşü ertesi günü bir Pazartesi ve  yeni bir haftaya başlamak... Zor olabilirdi belki ama kendim için kolaylaştırdım.. Özlediğim İstanbul sokaklarında taktım kulaklığımı yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm.. Malum rüzgarla karşılaşmıştı İstanbul beni.. 
Düşündükçe yürüdüm, yürüdükçe düşündüm.. 
Tazelendim, yenilendim...
Sonra attım kendimi güzel bir cafeye..
"Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi var..." diyen üstat Cemal Süreya gibi kendime güzel hafif bir kahvaltı söyledim...
Ve çantamdan kitabımı çıkardım, okumaya başladım...


Yaprak Öz'ün ilk romanı olan Berlinli Apartmanı, daha ilk sayfalarında beni kendine bağladı ve yaklaşık üç saat içinde kitabı bitirdim!

Kitap sade bir dille yazılmış.. Akıcı ve etkili.. Kısa ve net cümleler kullanılmış..

Berlinli Apartmanı, 1970'lerde Kadıköy'de inşa edilmiş ve yedi dairesinde yaşayan sakinleri ile tam bir İstanbul özeti. 


Ana karakter Oya'nın bu apartmana taşınmasıyla başlayan roman, ilk 70-80 sayfa boyunca karakterleri tek tek tanıyoruz ve bizi bekleyen gerilimin ipuçlarını yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. 


Oya 30 yaşında bir çevirmen ve abisinin yardımıyla Berlinli apartmanından bir daire satın alıyor. Artık kendine ait bir evi var! 

Yazar; kendine ait evi olmasını bayıldığım şu cümle ile ifade ediyor. "Duvarlara istediğim gibi çivi çakabilme özgürlüğüne kavuştum" 

Oya büyük bir heves ve mutlulukla yedi daireli bu apartmana taşınıyor. 

Yerleştikten sonra komşularıyla tanışmaya başlıyor. İstanbul'un aksine Berlinli Apartmanında komşuluk ilişkileri halen devam etmektedir.

Gezmeyi seven neşeli yan komşusu Elif, oğlu Rauf ile birlikte yaşayan kedisever Ahsen Hanım, ruhu genç kalmış üst kat komşusu Faruka Hanım, daireyi ofis olarak kullanan Barbaros ve Kaan, emekli doktor olan apartman yöneticisi ve pırlanta kardeşler diye çağrılan Natalie ve Matild ile Oya yeni hayatından gayet mutludur.

Herşey böyle güzel giderken, yan komşusu Elif'in erkek arkadaşı dövmeci dükkanında ölü bulunmasıyla olaylar yavaş yavaş başlamaya başlar. 

Oya artık tıpkı çevirdiği cinayet romanlarındaki gibi gizemli olayların içinde bulur kendini ve bunları nasıl çözümleyeceğini bilememektedir.

Berlinli Apartmanı’ndan içeri adım attığınız andan itibaren ilginç insanlarla tanışacak, esrarengiz olayların ortasında bulacaksınız kendinizi...

Olayların tırmandığı sayfalardan itibaren gerilimin dozu yüksek, hatta inanmadığım kavramlarla(!) ilgili anlatılanlar beni bile ürpertti. 


Kitapta bir korku/polisiye romanında, filminde olabilecek her şey var. Bebekler, ters yazılmış Arapça yazılar, cinler, kediler gibi insanı derinden sarsan ayrıntıların hepsi mevcut ve inanılmaz akıcı bir dile sahipti. Hem ürperdim, (tamam bazen de korktum) hem de elimden bırakamadım.


Kitabın arka kapağında her ne kadar "Türk usulü bir Agatha Christie hikayesi" yazsa da Berlinli Apartmanı; Agatha Christie romanlarından oldukça farklı buldum. (Agatha Christie'nin nerdeyse tüm kitaplarını okumuş biri olarak) 


Berlinli Apartmanında tüm karakterler ve mekan detaylandırılmış olarak okuyucuya sunuluyor. Apartmandaki kişiler ve anlatılan komşuluk ilişkileri her birimizin, hiç olmazsa, bir dönem yaşadığı apartmana o kadar benziyor ki hiç yabancılık hissettirmiyor. Benzerlik, samimiyet ve akıcı bir dille kitabın daha ilk sayfalarında sizi içine almayı beceriyor.


Ayrıca yazarın aralara serpiştirdiği Harry Potter, Agatha Christie, CSI, Grease gibi "tanıdıklar" beni daha da keyiflendirdi.


Sonuç olarak, tanıdık bir çevrede anlatılan bu hikayeyi ben çok sevdim. Samimi ve akıcı buldum. Sonucu merak ediyor ve bitirmeden inanın elinizden bırakamıyorsunuz.


Okuyacaklara tavsiye; gündüz açık havada okumanızı öneririm, tamam açık hava şart değil ama gündüz olsun. Gece evde tek başına okunacak bir kitap değil. İnanın değil, kesin bilgi.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder