18 Ağustos 2014 Pazartesi

Rakı Balık Ayvalık 2 - Cunda


         


Rakı Balık Ayvalık olayının hayat bulduğu en güzel yeri kuşkusuz Cunda adasıdır. 


"Mavi huydur bende" diyen Edip Cansever gibi mavinin her tonunu içinde barındıran pırıl pırıl bir deniz ve tüm ışığını coşkuyla sunan bir güneş ile seyretmeye doyamayacağınız bir ada Cunda...


Ayvalık'ta yer alan 22 adanın içinde yerleşime açık tek ada Cunda'dır. Ege Denizi'nin Gökçeada, Bozcaada, Uzunada'dan sonra 4. büyük adasıdır. Adanın nüfusunun çoğunluğu Girit ve Midilli'den göç edenler oluşturmaktadır. Mübadeleden sonra adı Alibey adası olarak değişmiş fakat herkes Cunda diye bahsediyor.


Cunda adasının karaya bağlantısı iki ayrı köprü ile sağlanmaktadır. Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü olma özelliğini de taşıyan köprü 1964 yılında inşa edilmiş Lale ve Cunda adalarını birleştirmektedir. Lale Adası ise 1817 yılında denizin doldurulmasıyla yapılan bir köprü ile karaya bağlanmış.


Zannederim bu kadar tarih bilgisi hepimize yeter...


Şimdi kısa bir Cunda turuna çıkalım...


Cunda merkezi avuç içi kadar bir yer... 


       


Daracık sokakları, gelişigüzel sıralanmış Arnavut kaldırımları ve kimi restore edilmiş kimi ise dokunulmamış eski Rum evleri ile insanı adeta dün ile bugün arasında keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Adada ilk dikkat çeken şey işte bu güzelim Rum evleri... Her biri ayrı bir tarih ayrı bir hikaye barındırıyor.


       


Benim kaldığım yer de 1903 yılında yapılmış, -yukarıda gördüğünüz- eski bir Rum evi idi. Üç katlı bir ev.. İsmi Hayat Altı Konuk Evi...


Hiçbir lüksü yok.. Hergün çarşaflarınız değişmiyor, 100 çeşit açık büfe çeşidi yok çünkü açık büfe yok, herşey dahil değil yani... Denize sıfır değil... 


Ama merkezde... Ayvalık merkeze 5 dakika yürüme mesafesinde... Solunda Sarımsaklı sağında Cunda kalıyor, ikisine de eşit mesafede.. 

Püfür püfür esen bir terası var.. Cunda manzaralı.. Tek tek yıldızları sayabileceğin..

Minik bir bahçesi var...

Tarihi bir sokağı var... 

Benim gibi alışık olmayanlar için ilk başta dikkati çeken sonra alıştığın ahşap gıcırtısı var...

Sessizlik var sakinlik var... En önemlisi huzur var...

Haa bir de Pakize var... Kedileri... Sevmeyenler için dert değil çok fazla evde takılmıyor...

4 yıldır işletmeciliğini Fatih Bey yapıyor... Ilgili, saygılı, kibar biri.. 

Otelde değil de evinizde kalıyormuşunuz gibi... 


Eğer Ayvalık'a gidecekseniz tavsiyemdir Hayat Altı Konuk Evi'ne konuk olun...


      


Adada 7 tane kilise ve 8 tane manastır bulunmaktadır. İçlerinde en bilinen olanı Taksiyarhis Kilisesi'dir. Kilise duvarında yer alan kitabeden anlaşıldığı üzere 1844 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Adada en çok ziyaret edilen yerlerin başında gelen Taksiyarhis Kilisesi, Rumların yaşadığı dönemde merkezi kilise imiş. Ayrıca kilisenin çanı; 2.Dünya Savaşı yaklaşırken 1936'da yerinden çıkartılarak savaş halinde halka haber verilmesi için Ayvalık Kurşun Tepesine getirilmiş. Bu çan şimdi Bergama Müzesi'nde sergilenmekteymiş. Hiçbir tarihi eserimize sahip çıkamıyoruz.


Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı'nın üstlendiği 2 senelik restorasyon sonunda kilise müze haline getirilmiş.


Bir kilise düşünün... Müzeye dönüştürülmüş... Çocukluğunuza dair ne varsa size hatırlatan.. Tarihi bisikletler, klasik otomobiller, teneke oyuncaklar, saatlerce bazı önemli yapıların maketleri gibi çok sayıda farklı eser bulunuyor. 


                               

Taş Kahve, Cunda'nın simgelerinden biri.. Günün her saati kalabalık olan mekanın sakızlı Türk kahvesini ya da dibek kahvesini içmeden eve dönmek olmaz.

       

Cunda'da her türlü balığı bulmak mümkün ama buraya özgü illa bir şeyler tadmak istiyorsanız o zaman Cunda'ya özgü papalina balığının tadına bakın... Görüntüsü her ne kadar hamsiye benzese de tadı ondan daha güzel... İncecik bir kılçığı var ama yerken hissetmiyorsunuz. İnanın ben bile hissetmemişsem kimse hissetmez. Hafif ve çok lezzetli.. Önerebileceğim balık restoranları Papalina Restaurant ve Bay Nihat'tır. Taptaze deniz ürünleri, zeytinyağları ve şahane günbatımı eşliğinde akşam yemekleri için ideal...

            
 

Ve işte benim Cunda'da en sevdiğim sokak ve en sevdiğim iki mekan... Karadeniz Pastanesi ve Vino Şarap Evi... Ikisi de nasıl güzel, muhakkak girmelisiniz...

                                 
Böyle mavi panjurları olan, renkli minderleri olan, rengarenk şemsiyelerle süslü şirin mi şirin bir yer... Daha sokağa adımınızı atar atmaz insanın içini atan canlılıkta, renklilikte bir yer.. Herkesin elinde bir telefon ya da fotoğraf makinası durmadan fotoğraf çekiyor... Burada neyin mi tadına bakacaksınız? Sakızlı kurabiye -)


Ve bir diğer bayıldığım mekan Vino Şarap Evi... Yeşil panjurlar ve kırmızı sandalyeler.. Akşamları Cunda'nın o güzel esen rüzgarında bir kadeh şarabını içeriler ya da sakızlı likörünü deneyebilirsiniz..

                        

Tekne turları Ayvalık merkezden 11-12 arası kalkıyor... 5 koy geziyor.. Ayvalık'a ve diğer 22 adaya dair tüm tarihi bilgileri veriyorlar.. Animasyonlar var, yarışmalar var, öğlen yemeği taze papalina balığı ve bol salata.. Herşey sen öte şu şahane sularda yüzüyorsunuz....

      
                       
 
Daracık daracık sokakları var... Arnavut kaldırımı yolları var... Biraz zayıf da olsalar çok sevimli kedileri var..
                       

Ve dillere destan Cunda'da gün batımı... Böyle bir gün batımını başka nerede bulabilirsiniz? 

  
                        

Evleri, okulları, zeytinyağı fabrikaları, sabunhaneleri, kiliseleri, rengarenk balıkçı tekneleri, manastırları, birbirine yaslanmış tarihi Rum evleri ile Cunda adeta açık hava müzesi gibi...

Burada hayat sakin... Kimsenin bir acelesi yok... Insanları sıcak, hep güleryüzlü... Sinirli kimse yok.. Kimse hırslı değil... Kimse yüksek sesle konuşmuyor... Ama herkes mutlu.. Herkes saygılı... Hayatı kolaylaştıran yanları var.. 

Burada dolmuşlar İstanbul'daki gibi dolunca kalkmıyor ya da durup yolcu beklemiyor.. "Ücretlerimizi yollayalım" diye kimse bağırmıyor.. Parayı uzattığında hep "teşekkür ederim" diyorlar.. Kibarlar, saygılılar ve sakinler.. Ve hepsi mutlu.. 

Buranın sokakları egzost değil sakız kokuyor, bir de deniz... 

Öyle bir büyüsü var ki; seni de içine alıp sarmalıyor... 

Öyle bir bağlıyor ki seni; hayatındaki herşeyi tereddütsüz arkanda bırakabilecekmişin gibi bir duyguya kapılıyorsun... 

Ruhun dinlenmiş, zihnin boşalmış, hani bazen içinden çıkamazsın ya hayatın işte o hayatın aslında bambaşka birşey olduğunu hatırlatıyor Cunda sana...

Her mevsim gelinebilenecek, tadını çıkarabileceğin bir yer Cunda...



Hamiş 1: yazı karakteri başta başka sonra değişmiş... Nasıl değişmiş bende anlamadım, denedim ama düzeltemedim de.
Hamiş 2: hayat altı konuk evi'ne ait fotoğraf onların web sitelerinden aldım, geri kalanlar iPhone 5s ile çekilmiştir.. Bazılarında filtre kullandım.

5 yorum: