20 Kasım 2015 Cuma

ZÜLFÜ LİVANELİ || LEYLA'NIN EVİ



Yüzyıllardır değişmeyen dünyanın en kozmopolit şehri İstanbul gibi... 


Olamayacak olasılıkta en kozmopolit karakterler Livaneli'nin kaleminden çıkmış Boğaziçi'nde eski bir Osmanlı yalısı vesilesi ile biraraya geliyor.


Boğaziçi'nde Bosnalılar Yalısı'nda doğup büyümüş paşa torunu Leyla günün birinde yalının yeni sahipleri bankacı Ömer Bey ve eşi tarafından sokağa atılır. Yalının emekli emektar bahçıvanın torunu gazeteci Yusuf'un Cihangir'deki bekar evine sığınmak zorunda kalır. Evde Yusuf'un hip hop tarzı müzik yaparak yırtmaya çalışan Alamancı Roxy/Rukiye sevgilisi var. Bir de; eski uşak yalının yeni sahibinin babası Ali Yekta Bey var.

Benim için kitabın en can alıcı noktası birbirini tanımayan, tamamen birbirinden bağımsız ve alakasız karakterdeki kişilerin yollarının kesilmesiydi. 


Birbirine değen, değişen, birleşen hayatlar... İstanbul gibi anlaşılmaz, karışık ama büyülü. Tarih, mistik, yasak aşklar, asla ortaya çıkmaması gereken sırlar, işgalci kuvvetler, yalnızlık ama belki en çok acılar. 


Okuyucuyu sıkmadan ders niteliğinde anlatılan İstanbul'un işgal yıllarından günümüz Türkiye'sine kadar uzanan ustaca aralara yerleştirilmiş tarihe dair anekdotlar. 


Insan ilişkileri, karakter çözümlemeleri, betimlemeler bence harikaydı. Yaratıcı bir kurgu yoktu ama akıcı bir dil vardı. 

Dünümüz, bugünümüz, çelişkilerimiz, korkularımız, böbürlenmelerimiz, ikiyüzlülüğümüz, iyi yanımız, kötü yanımız, saf yanımız yani sen, ben hepimiz varız bu kitapta.

Yani demek istediğim; -buraya kadar hala okuyanlar teşekkür ederim- Leyla'ya konuk olmak bir harikaydı. 


Keşke kurgu değil gerçek bir karakter olsaydı da tanısaydım dedim. Zarifliği, naifliği, her zaman dimdik duruşu, mücadeleci yapısı beni çok etkiledi. 

Kitabı okurken Leyla'nın Evi'nin çok iyi bir film olacağını hayal ettim. Eski bir yalı, Boğaziçi, tekneler, Cihangir, hip hop bir Alamancı. 


Okurken Leyla karakteri hep aklımda Celile Toyon olarak canlandı. Yalıda, Yusuf'un evinde, Roxy'i anlamaya çalışırken onu seyrederken, Ali Yekta Bey ile çekine çekine konuşurken, piyano çalarken, o gece o barda. Ben okurken, Celile Toyon oynuyordu adeta. 


Belki bir gün birileri Leyla'yı anlatan bir film yapar.


Leyla'yı tanımak çok güzeldi. 


Teşekkürler Zülfü Livaneli



"İmparatorlukların yıkılmalarına sebep olan çözülüşlerdir. Üç türlü imparatorluk çözülüşü vardır;
Birincisi; Roma imparatorluğu gibi zaman içinde yavaş yavaş yok olur gider. İkincisi, İngiliz İmparatorluğu gibi planlı bir tasfiye söz konusudur, hangi ülkeye ne zaman nasıl bir statü verileceği planlanmıştır. Üçüncüsü, Osmanlı İmparatorluğu gibi bir gece imparatorlukta yatar ertesi gün Cumhuriyet'e uyanırsınız."




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder