12 Kasım 2015 Perşembe

IRVIN D. YALOM || GÜNÜBIRLIK HAYATLAR



Bugün size 20. yüzyılın başına gelen en iyi şeylerden biri olan Irvin David Yalom ve onun son kitabı Günübirlik Hayatlar'dan bahsedeceğim.

Başlayalım mı? 

Irvin David Yalom, Amerikalı bir psikiyatr, yazar, aynı zamanda eğitimci ve bana kalırsa bilgedir. 

13 Haziran 1931 yılında Rus göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Washington’da dünyaya geldi. Sadece siyahların yaşadığı bir bölgede tek beyaz olan ailenin çocuğu olarak ilk kez burada korku, ötekileşme, azınlık duyguları ile tanıştı. Küçük bir çocukken öğrendiği bu duyguları yenebilmek belki de baş etmeyi öğrenmek için kitaplara sığındı. Maddi durumları pek iyi olmadığından haftada iki gün bisikletle gittiği kütüphanede okudu. Burada Tolstoy, Dostoyevski, Sartre, Camus, Kafka, Cervantes ile tanıştı. 
Boston Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldı. Uzmanlık alanı olarak psikiyatriyi seçti. O yıllarda 50 yıllık kariyeri boyunca hep paralel götürdüğü felsefeye ağırlık verdi. 1963’te Stanford Üniversitesi’nde akademik kariyerine başladı. 1971’de ilk mesleki kitabını yazdı. Grup teorisi üzerine bilimsel bir kitaptı ama hem profesyoneller hem de sıradan okur kitaptan çok etkilendi. İnsanı boğan ağdalı bir dille yazılmamıştı. İçindeki hikâyeler çok dikkat çekiciydi. Bu ilgiyi takiben edebiyatın felsefeyle harmanlandığı romanları art arda geldi. Ülkemizde ve tüm dünyada adeta başyapıtı olarak kabul edilen ‘Nietzsche Ağladığında’ dünyanın pek çok köşesinde okurla buluştu, çok satanlar listelerinde yer aldı. Nietzsche Ağladığında ve Aşkın Celladı kitaplarıyla geniş kitlelere adını duyurmuştur. Kitapları üniversitelerde ders kitabı olarak da okutulmaktadır. 

Yalom'un kaleme aldığı birçok bilimsel ve edebi eser bulunmaktadır. Eserlerinin büyük bir bölümü dilimize çevrilmiştir. 

Bugün 84 yaşında olan Irvın D Yalom, halen Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde psikiyatri profesörlüğü yapmaktadır. 


Günübirlik Hayatlar, Irvin Yalom’un son kitabıdır. Kitap 10 terapi öyküsünden oluşmaktadır.

Okurken 10 ayrı hayata gidiyoruz. Beynimizi meşgul eden olayların ana sebebine gitmeye çalışıyor Yalom. Bunu da yaparken okuyucuyu hiç sıkmadan, boğmadan anlatıyor. Oldukça yalın ve anlaşılır bir dil kullanıyor. Yalnız görüşmeler sanki bir anda oldu bitti gibi geldi. Kişilerle çok fazla bağ kuramadım. Bilemiyorum belki de kurmak önemli değildi. 

Kitapta sürekli vurgulanan iki şey var. Bunlardan birisi ölüm, diğeri ise ölümlülük duygusu. Anlatılan gerçek hikayelerin sürekli bu konu üzerinde dönüyor olmasından dolayı kitap belki biraz depresif olarak nitelendirilebilir. 

Yalom; bizlere bu kitapla ölüm duygusunu hatırlatmakla birlikte herkesin ölümlü olduğunu ve ölümün aslında çokta uzağımızda olmadığını anlatmaya çalışıyor. 

Kitapta hikayelerini ele aldığı kişiler ise ölümün pençesinden veya kıyısından dönen hastalardan oluşmaktadır.

Bu psikoterapilerde zaman zaman Yalom samimiyetiyle kendi hayatından, kendi yaşlılığından da örnekler veriyor. Kendi korkularından da bahsediyor. 

Yani kimseye her şeyi çözmüş, anlamış, korkusuz seçilmiş insan rolleri taslamıyor. Kendisi de hepimiz gibi ölümün ne demek olduğunu anlamaya çalışan bir fani... Korkularından bahsedecek kadar samimi. 

Henüz tanışmadıysanız Yalom ile tanışın!

Hepinize keyifli okumalar...







2 yorum:

  1. çok güzel anlatmışsın alınacaklar listemde vardı ama bir süre daha erteleyeceğim o modda değilim çünkü ama okuyacağım inş nasip olursa

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler :) kendini hafif ve iyi hissettiğin bir zaman muhakkak oku. Bilirim bazı kitaplar için doğru ruh hali lazım.) iyi pazarlar

      Sil