31 Ocak 2015 Cumartesi

Stefan Zweig || Satranç

  

Aylık kitap okuma kotamı tutturmak için ne yapsam ne yapsam diye düşünürken inceliğine de güvenerek elime aldığım ve sonuna doğru tırnaklarımı yemeye başladığım mükemmel bir uzun öyküyle, Satranç'la karşınızdayım sayın seyirciler!

Stefan Zweig, Santraç’ta New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic ile Nazi döneminde esir düşen Avusturyalı Dr. B’nin şampiyona maçı için bir araya gelmelerini konu alıyor. Dr.B yanlış sebeplerden tutuklanıyor ve esir kaldığı süre boyunca tesadüfen ele geçirdiği bir kitapla satranç sanatının tüm inceliklerini öğreniyor. 

Zweig bize Dr. B karakteriyle deliliğin sınırlarında gezinmekte olan insan psikolojisini tüm ayrıntılarıyla anlatıyor. Hapsedildiği hücresinde tüm sınırlamalara karşı üstün bir direnç gösteren Dr. B, insanın en mutsuz, en umutsuz anlarda bile bir şekilde hayata tutunmak için nasıl bir savunma mekanizması geliştirebileceğini gösteriyor. 

Satranç, ruhsal gelgitlerin yanı sıra dönemin bir karşılaştırmasını da yapıyor; Mirko Czentonvic ile Dr. B değişim içindeki bir toplumda bulunan iki zıt karakteri temsil eder. 

Dünya satranç şampiyonu ukala, küstah Czentovic küçük bir Hitler'i çağrıştırırken, Dr. B ise yok olmaya, kaybetmeye mahkum olan bir dünyayı simgeliyor.

2.Dünya Savaşı esnasında Avrupa'nın çöküşü satranç üzerinden sembolize ediliyor. Zülfü Livaneli de Son Ada romanında yaşadığımız ülkeyi, yaşananları, sistemi ada, martılar ile sembolize etmişti. Ne kadar doğru bilmiyorum ama bana onu çağrıştırdı.

Zweig’in Satranç romanı, ruhsal baskılara maruz kalan bir insanın tepkilerini, duygularını bizlere inanılmaz analizlerle anlatıyor. 2. dünya savaşının yol açtığı insan kıyımını ve bu savaşın besleyicisi, karanlık tarafının baskıcı ve ırkçı nazi subaylarının insanüstü becerilerini(!) belki de kendi deneyimlerine dayanarak oldukça güzel anlatıyor.

Aynı zamanda Satranç, Zweig'ın eşi ile intihar etmeden önce yazdığı son eser olma özelliği ile adeta bir veda öyküsü niteliğinde. Bu anlamda yazarın son zamanlarındaki psikolojisini de anlama açısında adeta bir kılavuz. 

Hayatımda okuduğum en orijinal psikolojik baskı türlerinden biri oldu bu kitap. 

Stefan Zweig; insana en büyük azabın fiziksel acı değil, ruhsal boşluk olduğunu en güzel ve en yalın dille anlattığı bir eser Satranç. 

Hala okumayanlar varsa muhakkak okusun, okuyun, okutun!

Yeryüzünde hiçbir şey insana hiçlik kadar baskı yapmaz.

2 yorum:

  1. Son Ada'yı okuyup bloga yazdıktan sonra keşfettim blogunu. Şimdi de Satranç'ı okuyup yazmaya hazırlanırken senin yazınla karşılaştım :) İlginç tesadüf.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ilginç olmuş-) umarım beğenmişindir blogu-)

      Sil