25 Aralık 2014 Perşembe

SARAH JIO || BÖĞÜRTLEN KIŞI


                               

"Böğürtlen kışı,'' diye mırıldandı Frank.
''Efendim?''
''Fırtına,'' diye devam etti. ''Ona Böğürtlen Kışı diyorlar. Meteorologlar, mevsim sonu görülen ani soğukları böyle adlandırıyor. İlginç, değil mi?"


Sarah Jio...
Benim yeni tanıştığım bir yazar. Yazarın; okuduğum ilk kitabı, kendisinin de ilk kitabı olan "Mart Menekşeleri" idi. Blogda, onunla ilgili yazı mevcut. Büyüsüne kapılıp gideceğiniz bir kitap diye belirtip şiddetle tavsiye etmiştim.

Böğürtlen Kışı ile yazarın diğer kitapları arasında kararsız kaldım. Instagramdaki çoğu okurun "yazarın en sevdiğim en bayıldığım kitabı Böğürtlen Kışı" diye yorumlar görünce Böğürtlen Kışı'nı okumaya karar verdim.

*****

Böğürtlen Kışı, yazardan alışkın olduğumuz bir tarz olan, geçmişle ve bugün arasında, iki zamanda birden akıyor. Yani hikaye; yıllar öncesinde yaşanmakta olan bir olay ile şimdiki zamanda geçen başka bir olay ile harmanlanıyor

Mayıs ayında Seattle'ı vuran kar fırtınası ile Claire'in editörü genç kadını fırtınayla ilgili makale yazmakla görevlendirir. 1933 yılının Mayıs ayında da benzer bir kar fırtınası yaşanmıştır. Böylece Claire 1933 yılına ait gazeteleri tararken fırtınada kaybolan bir çocukla ilgili haber takılır gözüne. 

Geçmişin hikayesi; fırtınada kaybolan 3 yaşındaki Daniel ve annesi Vera'nın başına neler geldiğini anlatırken, günümüzün hikayesi ise geçmişi araştırırken kendi acısı ile yüzleşip hayatına devam etmenin yolunu bulan Claire'in hikayesini anlatır.

*****

Böğürtlen Kışı; 360 sayfa, akıcı, zamanınız varsa bir, iki günde bitirebileceğiniz bir roman. Anlatılan hikayeyi hissederek okudum. Yazarın geçmişe dönüşleri daha önce bir kitabını okuyanlar için sürpriz değil ama bu kitapta Mart Menekşeleri'nden farklı olarak karakterlerden birinin geçmişi anlatmasına şahit olmuyoruz. 

Yazarın ikinci kitabını okuduğum Böğürtlen Kışı bana Mart Menekşeleri ile benzer kurgu geldi.
Yine iki farklı zaman iki farklı hikaye..
Yine hikaye içinde hikaye..
Yine yaşanmamış yarım kalmış bir aşk hikayesi..
Yine araştırmacı bir kadın karakter..
Ve yine tesadüfler zinciriyle örülmüş, çözümlenmiş bir hikaye..
O kadar çok tesadüf vardı ki; yer yer bu kadarına pes diyorsunuz.. 
Yazarın yarattığı "araştırmacı kadın karakterler" araştırdıklarına şıp diye ulaşıyor. 80 ya da 50 yıllık sırlar bu kadar kolay mı çözülür diye insan kendi kendine sormadan edemiyor-) Hani; bi mücadele edersin, bi ararsın bulamazsın, bi zorluklar yaşarsın falan filan.. Sarah Jio'nun karakterleri maşallah hiç yorulmadan, aradıklarına hemen ulaşıyor.. Ama işte bunlar hep tesadüf-)))

Okurken iki tane mantık hatası buldum, diğer okuyucuların dikkatini çekti mi bilmiyorum. 

Vera, evden atılmadan önce Daniel'ın ayısını gizli bölmeye bırakmıştı. Yıllar sonra o gizli bölmeden Vera'nın oğlu için yazdığı mektup da çıktı. Halbuki Vera'nın o mektubu yazmaya ya da o mektubu oraya bırakmaya vakti olmamıştı...

Bir de insan 3 yaşındaki halini nasıl hatırlar?-) Gizli bölmeye, girişteki sarhoş adamlara kadar..-) 

Neyse, olur heralde böyle ufak tefek şeyler-)

Romanda benim en çok etkilendiğim karakter Vera idi.. Hiç yaşanmamış bir hayat.. Zenginlerin hukukunun geçtiği bir dünyada yoksul Vera adeta hiç yaşamamış, hiç sahip çıkılmamış bir kadın olmuş. Hayatı çalınan bir kadın.. 

*****

Bu arada Arkadya Yayınları'nın kitap kapaklarına ve ayraçlarına (püskürtücü olmasa daha iyi) bayılıyorum. Ve tabii ki çalıştıkları çevirmenlerin başarısını söylemeden edemeyeceğim, zira baskı ve dizin hataları neredeyse yok denecek kadar azdı. Tasarımları ve doğru çevirmenlerle çalıştıkları için yayınevini tebrik etmek lazım.

Lakin ben yazarın artık yeni farklı bir tarz denemesi gerektiğini düşünüyorum. Mart Menekşeleri'ndeki tesadüf olgusu şiirseldi, su gibi akıp gidiyordu, kendine ait bir büyüsü vardı. Böğürtlen Kışı'ndaki tesadüf zinciri bana mantıksız geldi, aynı geldi, inandırıcılıktan uzaktı. 

Her şeye rağmen; işten güçten bunalan, hayata az mola vereyim bi soluklanayım derseniz bu kitap işinizi görür. Kimbilir, belki de siz en çok beğenenlerden olursunuz..-)

******

Kitabın adı, aşağıdaki şarkıdan geliyor. 

Blackberry Winter comes without a warning
Just eğen you think that spring's around to stay
So you wake up on a cold rainy morning
And wonder what on earth became of May

Blackberry Winter only lasts a few days
Just long enough to get you feeling sad
When you think of all the love that you have wasted
On someone who you never really had

I'll never get over losing you
But I had to learn that life goes on
And the memory grows dim, like a half-forgotten song
Til the blackberry Winter reminds me that you're gone

I get so lonely, most of all in springtime
I wish I could enjoy the first of May
But I seem to know that blackberry winter
Is not so far away... It's not so far away...











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder