28 Kasım 2014 Cuma

Ahmet Ümit || Çıplak Ayaklıydı Gece

Yine yeniden kitaplar...
Yine yeniden eski hızıma kavuştum..
Yaşasın !!! 💙






Çıplak Ayaklıydı Gece, 12 Eylül darbesini yaşamış insanların hikayelerinin anlatıldığı bir Ahmet Ümit kitabı. Alışık olduklarımızdan değil. 9 kısa hikayeden oluşan bir kitap. 

12 Eylül darbesine direnen insanların gerçek hayatlarından kısa kesitler... İnançlarıyla hayatları arasında kalmış, gün yüzü görmeden kaçıp saklamaktan başka çaresi olmayan, düşüncelerinin gerçekleşeceği günün hayaliyle yaşayan insanların hikayeleri..  Aslında hepsinin düşlerinde özgür dünya.. 

Her hikaye kendi içinde farklı bir olay içeriyor... Korkular, kaçışlar, özlemler, cesaret, hayalkırıklıkları ve çelişkiler..

Ahmet Ümit'in diğer romanları ve hikayelerinde ortaya çıkardığı siyasi ruh bu kitapta daha egemen. O 12 Eylül'ü, -tabii ki- solcuların dilinden anlatmış. 

Şayet Ahmet Ümit okuru iseniz okuyun derim ama yazarın henüz hiçbir kitabını okumadıysanız ya da yeni okurlarındansanız; romanlarına öncelik verin derim.

Sonuçta; ben okurken sıkıldım... Bitsin diye sayfaları zar zor çevirdim...

Sizi en beğendiğim hikayeden bir alıntı ile -zaten kitabın arka kapak yazısında da o var- baş başa bırakıyorum..

"Büyük bir çatışma çıkmıştı kentte. Biz, insanlar, çiçekler, karıncalar, kuşlar, balıklar ve yıldızlar öldürülmesin diye sokaklara renk renk yazılar yazıyor, duvarlara afişler asıyorduk. Hepimiz gençtik; yaşlı olanlarımız da vardı aramızda ama hepimiz gençtik. Onlar, insanları, çiçekleri, karıncaları, kuşları, balıkları ve yıldızları öldürmek için çıkmışlardı sokağa. Hepsi yaşlıydı; genç olanları da vardı aralarında ama hepsi yaşlıydı. Ve hepsi silahlıydı. Çeşit çeşit sustalılardan otomatik tabancalara kadar bir iyice kuşanmışlardı silahlarını. Bir köşe başında bekliyorlardı bizi. Bekledikleri yerde karşılaştık. Belki daha elverişli bir köşe başı ve daha uygun bir zaman bulunabilirdi ama bu karşılaşma kaçınılmazdı. Çatışma uzun sürdü. Karanlık bir dönemin bitişinden karanlık bir dönemin başlangıcına kadar. Yenilmiştik. Yenileceğimiz belli değildi ama çok da şaşırmadık. Şimdi kaçıyorduk işte. Yakalanmamak için, yeniden dövüşebilmek için kaçıyorduk. Belki de bastığımız bu ham toprak İstanbulun karanlık, suskun sokaklarıydı. Bırakıp geride karımızı, çocuğumuzu, basılacak evimizi terk ediyorduk..."

1 yorum: