6 Temmuz 2014 Pazar

İşte şimdi o noktadayım...

Öyle bir hafta yaşadım ki..
Her günü ayrı bir aksiyon, ayrı bir acı, ayrı bir şaşkınlık..
Hangisine üzüleceğine şaşırır ya insan işte öyle bir şey..



Neler mi oldu 1 haftada? 
2 hastane, 2 "verilmiş sadakamız varmış durumu", 1 hastalık, 1 alın yarılması, 1 ölüm, 1 defin ve bolcana canının yanması... 

Hımm, nerden başlasak?
Geçen Cuma'dan başlayalım...

Akşam saatleri, 9'a felan geliyordu.. 
Nasıl olduğunu halen bile anlamadığım şekilde mutfağın kapısını açarken cam bir anda tuz buz oldu.. Ve ben camın arasında kaldım..!! Önce koca bir şangırtı sesi sonra her yer cam kırıklarıyla... Koca mutfak camı üzerimde kırılmıştı...
Ama hiçbir yerimde ne bir acı ne başka bir şey.. Hiçbir şey hissetmedim.. Sonra sol gözümün üstünden kanlar akmaya başladı.. Sol tarafım, yüzüm, bacaklarım, üstüm başım bir anda her yer kan oldu... Evin durumu adeta her yer kan her yer cam idi..
Evde bir annem vardı.. Kadıncağız bir yandan kanı durdurmak için alnımı bezle bastırıyor, bir yandan kedileri Gofreti uzaklaştırmaya çalışıyor (malum evde 3 kedi 1 Gofret var), bir yandan da camları temizliyordu... Annem kanı durdursun diye tuz ve tütün koydu; o an çığlıklarımla tüm katı ayağa kaldırmışımdır... O kadar yandı ki canım o an.. Neresinin kanadığını söylemedim değil mi? Sol gözümün hemen üstü alnımın sol tarafı boydan boya hafif ay şeklinde yarılmış hafif et çıkmış... Ha bu arada annem o etin koptuğunu sanmış evde bir ara onu aramış.. Benim tüm bunlardan hastanede haberim oldu..
Neyse annemle apar topar hastaneye gittik.. Bu arada et falan kopmamış üzerinde duruyormuş... Nöbetçi doktor dikilmesi gerektiğini ama plastik cerrahi diktirilirse daha az iz kalacağını söyledi.. Komşumuz Güldal Abla geldi sağolsun hep beraber Gata'ya gittik, orda da nöbetçi plastik cerrahi yoktu, sonra Numune'ye gittik neyse ki orada plastik cerrahi vardı..-)
Alnımın ortasına hafif ay şeklinde 10 dikiş, sol bileğime 1 dikiş atıldı.. Sırtımda kolumda minnak minnak kesikler var ama onlar önemli değil..
"Verilmiş sadakamız varmış durumu"  bu.. Gözüme gelebilirdi, kafam kesilebilirdi falan filan... Alın ortasına atılan 10 dikiş ile ucuz kurtuldum.. Dün dikişler alındı.. Evet, orada hep bir iz kalacakmış.. Napıyım kalsın, olmadı kahkul kestiririm..-)) 

Gelelim Cumartesine...
Bizim kedilerden Düriye 6.kattan balkonlar arası atlayış yaptı.. Süpürge sesinden çok korktuğu için mutfak balkonundan akıllım(!!) salon balkonuna atladı!!.. Korkarak salon balkonuna gittik çünkü atlarken "tak" diye ses geldi.. Neyse kapıyı açtık, içeri girdi.. Birşey olmamıştı.. "Verilmiş sadakamız varmış durumu" volume 2..

Pazar.. Pazar da var da onu anlatamam..

Pazartesi anneannemler geldi... Çarşamba günü anneannem yine önceki gibi oldu.. Konuşamadı, konuşsa da pelte pelte, dediklerimizi anlamadı.. Beyim yine gitti yani.. Hemen ambulans çağırdık, acile kaldırdık.. Tahlillerde kötü bir şey çıkmadı, bir tek enfeksiyon var.. Yaşadığı nöbet şeklinde durum demans ile ilgili.. Halen hastanede yatıyor.. 

Ve Cuma.. 
Pıtırcık'ım..
Benim güzel kızım daha fazla direnemedi ve hayat mücadelesini kaybetti..
Onun ismini yazarken bile yine yaşlar dökülmeye başladı gözümden..
Pıtırcık'ım için kendimi hazır hissettiğim de ayrı bir yazı yazacağım..
Şimdilik bu kadar...

Evet....
Benim bir haftaya sığdırdıklarım bunlar...
Ülke gündemi gibiyiz değil mi? Yaşanan bir son dakika bir önceki son dakika'nın önemini yitiriyor..
Bu son olsun diyor herkes..
Bende tabii..
Hissettiğimde gelince...
Hem sıkıldım hem yoruldum
Hem anlamsız geliyor herşey..
Hem içim kana kana ağladım (Pıtırcık için) 
Hem bir tarafım kayıtsızlaşmaya başladı..
Herşeyin üst üste gelmesi, bi anda arka arkaya acı.. Sonrası kayıtsızlık, bir sonrası razı oluşlar mı acaba?

Tüm bunlar yaşanırken aklıma bir tek Mevlana'nın o meşhur sözü geldi..

"Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! Çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir..."

İşte ben o noktadayım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder