31 Temmuz 2014 Perşembe

Tezer Özlü || YAŞAMIN UCUNA YOLCULUK


Tezer Özlü || YAŞAMIN UCUNA YOLCULUK 




            Türk Edebiyatının hüzünlü prensesi Tezer Özlü ile tanıştığım kitaptır Yaşamın Ucuna Yolculuk...
            Açıkçası Tezer Özlü’yü okumaya, hissetmeye, anlamaya ve yaşamaya başlamak için elzem bir başlangıç...

            Yaşamın Ucuna Yolculuk'a ilk baktığımızda Berlin - Hamburg - Prag - Viyana - Zagrep - Belgrad - Trieste - Torino arasında yaptığı yolculuğu, kendi iç hesaplaşmasıyla birlikte anlatır gibi görünüyor lakin asıl anlatılan sıradan bir yolculuk değildir.
            Tezer Özlü, bu yolda giderken hayranı olduğu üç yazar Pavese, Kafka ve Svevo’nun şehirlerine, yaşamlarına dair izler taşıyan binalara ve sokak köşelerine, hatta en sonunda mezarlarını görmeye gidiyor. Kitapta Kafka'nın, Svevo'nun ama özellikle Pavese'in izlerini kolaylıkla görebilirsiniz, ki zaten kitapta, Pavese'den bir sürü alıntılar bulunmaktadır. 
             Şehirleri geçtikçe intiharın mı, Pavese’nin mi izini sürdüğü iyice belirsizleşiyor; sanki yolculuğu boyunca kaderini Pavese benzetmeye çalışıyor... 
            Ama Tezer Özlü nereye giderse gitsin kendisinden uzaklaşamadığının farkında değil.. Sayıklıyor, bunalımlar, coşkuların çelişkileri arasında sallanıyor durmadan; çizgiyi geçse bile geri gelecekmiş gibi..
            Pavese'in intihar ettiği otel odasına kadar giden Tezer Özlü Pavese'nin intihar etmeden önceki ruh halini anlama çabasına girerek onunla aynı duyguları paylaşmaya çalışıyor. Pavese ile ilgili, onun hayatına dair yaptığı tespitleri de yazıyor.
            Pavese'den dolayı yarattığı mutsuzluk, yalnızlık ve depresif hali onu intihar isteğinden uzaklaştırmaya çalışsa da kendisi ile olan savaşı onu yaşamın ucuna yolculuğa çıkarıyor.


       "Sürekli gitmek istemek de, bir yerde, hiçbir yerde olmak değil mi. Olabileceğim bir yer kaldı mı. Hiçbir yerdeyim." 

Hiçbir yerde olan ve sürekli "gitmek" eylemini hayat felsefesi yapan Tezer Özlü'nün toplumdaki sıradan kurallara da tepkisi vardır. Herkes gibi olmak istememektedir. Kendi gerçeği ile toplumun onu algıladığı gerçek arasında fark vardır.


        "Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle, okullarınızla, iş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olunmayacak bir insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta; iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum..."

       Yaşamın Ucuna Yolculuk; incecik olduğu için birkaç saatte okurum mantığıyla yaklaşılamayacak kadar derinliklerle dolu bir kitap. Hem bir çırpıda okuyorsun, okumak istiyorsun hem de bitmesin diye yavaş yavaş, sindire sindire okuyorsun. Bazen bazı cümleleri defalarca okumak, okumak, okumak... Düşünmek, sorgulamak, satırların arasında kaybolmak.. Her sayfası her cümlesi düşüncelere daldıran, deli dolu ruh halindeyseniz durulmanıza herşeyden öte düşünmenize sebep olabilecek kadar gerçekleri deşen cümleler var içinde...

       Kitap, okuyanı o denli olağanın dışında düşünmeye, sorgulamaya, hayatına dair her şeyi anlamlandırmaya yöneltiyor ki bitirir bitirmez Tezer Özlü'nün diğer kitaplarını bir an evvel okumak için sabırsızlanıyorsunuz.

       Kitap bitti mi, kafanızda deli sorular meydana geliyor.. Bu satırları yazan güzel güçlü yürekli kadını merak ediyorsun...Tezer Özlü'nün o hüzünlü, tam tanımlamayan büyüsü sizi alıp götürüyor...

       Hani bazı insanlar hiç yaşlanmaz ya.. Hiç yaş almazlar...
       Hani bazıları hiç ölmez ya..
       Tezer de öyle..
       Ne yaşlandı, ne öldü...
       Kitap oldu, seni sana anlatan söz oldu...
       Sonsuz oldu...

          "Bir insan olabilmek, bu apayrı bir olgu. Şans, cesaret, istek gerektiren bir olgu. Özellikle dünyada başka hiç kimse yokmuş gibi yalnız kalabilme cesaretini gerektiren. Ve yapmak istediğini düşünmek yalnızca. İnsanlar umursamazsa korkmamak. Yıllar yılı beklemek, ölmek gerek. Ve sen öldükten sonra, şansın varsa, o zaman bir şey olabiliyorsun. 
Yirmi yıl sonra aynı şarkılar çalıyor. elli üç yıl öncesi çekilmiş bir film gösteriliyor.
yirmili yılların,ellili yılların,giysileri vitrinleri dolduruyor.açlık,savaş,geri kalmışlık ve inanılmaz felaketlerle ilgi haberleri kitleler,masal dinler gibi dinliyor.işte öylesi bir yaşam önümüzden geçip gidiyor. Altı milyonu gazla öldürdük. Öldürmemeliydik. Ama yaptık” diyor. Ve öyle umursamadan söylüyor ki, sanki bir şişe bira daha ısmarlıyor. O an korkuyorum. Hem korkuyorum, hem de insan olmaktan utanıyorum..."







26 Temmuz 2014 Cumartesi

SİNEMA || Bİ KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ

Bİ KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ


   İnsan bir mucizeyi nasıl bir daha tekrarlar?



Hani bazı kitaplar vardır, okuduktan sonra "keşke daha önce okusaydım" dediğimiz.. 
Ya da bazı insanlar vardır, tanıdıktan sonra "keşke seni yıllar önce tanısaydım" dediğimiz..
Bazı filmler de vardır, izledikten sonra "keşke daha önce izleseydim" dediğimiz..
İşte Bi Küçük Eylül Meselesi öyle bir şey..
En azından benim için öyle oldu...
Niye bu kadar geç kaldım diye hayıflandığım..

Kısaca konudan bahsedecek olursam şayet..

          "Bugün kendi filmimde başrol oynar gibi hissediyorum kendimi... Jenerikler akıyor, ben yeni                 hayatıma başlıyorum..." 

İşte film bu sözlerle başlıyor..

Filmin esas kızı Eylül hiçbir şeyi takmayan, "aşık olmam için fazla neşeliyim ben" diyen tam metropollü genç bir kadındır. Geçirdiği trafik kazası sonucu hafızasını kaybeder ve son bir ayını hatırlamamaktadır. Kendine geldiğinde her ne kadar ailesi, sevgilisi, en yakın arkadaşı herşeyin yolunda olduğunu söylese de yolunda gitmeyen birşeyler vardır... 

Eylül'ün en son hatırladığı Bozcaada'ya gittiğidir.. Eylül'ü yeniden Bozcaada'ya geri çağıran bazı şeyler vardır.. Birçok şeyi yavaş yavaş hatırlarken, beyni son bir ayı hatırlamaması için ona adeta oyunlar oynar ama Bozcaada'ya gittiğinde düğümler yavaş yavaş çözülür.. İşte orada yeni bir hikaye başlar.

Onu geri çağıran aşk mıydı? Yırtık pırtık boyalı giysileriyle taban tabana zıt olan Tekin miydi?Yoksa bir türlü anlamdıramadığı hisleri mi?
Son 1 ayda neler yaşanmıştı?
İşte tüm bunları Eylül'ün gözünden görüyoruz.. Daha doğrusu Tek'in Eylül'e bir aylarını hatırlatma çabası..

                            Ne olur hatırla beni, çünkü o anılar sadece senin değil... 




Öncelikle kurgusunun şahane olduğunu söyleyeyim. Romantik komedi gibi başlayan metropol şehirde metropol hayatların anlatıldığı Istanbuldan, Bozcaada'ya uzanan naif bir öykü.. Sıcacık, samimi, farklı, aklınıza gelmeyecek ilerlemeler ve sürpriz final.. 

Kısa tutulan sahne süreleri ile geçişlerin, flashbacklerin gözümüze barmaması tam tersine damağınızda bir tat bırakıyor... 

Öyle bir aşk anlatılmış ki hani hiçbir zaman birbirleriyle olamayacaklardan.. Asla birbirine değmeyecek hayatlar vardır ya işte öyle bir şey Bi Küçük Eylül Meselesi..   ,

Duygusuyla, hüznüyle, müziğiyle, şaşırtmasıyla, içinde kaybolduğum, kendime cümleler seçtiğim Türk Sinemasının standartlarını zorlayan çok güzel bir aşk filmi olmuş... Eğer filmin sonunu birinden duymamışsanız ya da okumamışsanız, tahmin etmeniz olanaksız... Filmin başında başlayan merak duygusu filmin sonuna kadar götürüyor sizi...

Eee, konu güzel aşk güzel oyuncular güzel Bozcaada güzel...
Hala seyretmediyseniz muhakkak izleyin!!

                    Oradan güneşin battığını gören bir daha ölümden korkmazmış


22 Temmuz 2014 Salı

Hope Ramsay || Son Şans'a Hoşgeldiniz


HOPE RAMSAY  || SON ŞANS'A HOŞGELDİNİZ



"Sevgili Okuyucu,
Evet, biliyorum, belki de kasabamız alışılagelmişin çok dışında bir yer ama burada sürekli garip ve mükemmel mucizeler gerçekleşiyor. Yıllardır Kes Kıvır adında bir güzellik salonu işletiyorum ve buraya bir ziyaret için gelip bir ömür boyu kalan çok sayıda insan gördüm. Mesela kasabaya yeni gelen Jane'e bakın. Bir şeylerden kaçtığına yemin edebilirim. Cebinde sadece 5 dolarla kasabaya geldi ama hayata yeni bir başlangıç yapmak için ne kadar hevesli olduğunu görebiliyorum. Tabii oğlum Clay'in hayatını, farkına bile varmadan, altüst etmiş olması da başka bir mesele... Aslında buna şükretmek lazım çünkü Clay'in o müzik grubundan ayrıldığından beri yaptığı tek şey inzivaya çekilmekti. Jane ile şansını denemeli. Zaten ne kadar ondan kaçmaya çalışırsa çalışsın, sonunda ikisinin de aynı yolun yolcusu olduğunu öğrenecek. Peki, dedikoduyu bırakıp Millie'nin permasını kontrol etmem gerek. Son Şans'a uğradığınızda bizi de ziyaret etmeyi unutmayın. Kasabanın en son dedikoduları burada ve kahve ikram etmekten de mutluluk duyarız. Çok yakında görüşmek dileğiyle..."

Kitapta yer alan arka kapak yazısı... Beni de cezbeden bu satırlar oldu.. Hani bazen araya işte çerezlik, eğlencelik, kolay okunası, kafa yormayan kitaplar okumak isteriz ya o sebepten aldım..

Açıkçası hiç umduğum gibi çıkmadı.. Hikaye akmıyor, bazı karakterler fazla detaylı anlatılmış bazıları öylesine geçilmiş, bazı konular havada asılı kalmış.. Hiç öyle arka kapakta bahsedildiği gibi eğlenceli gelmedi bana..

Böyle kolay okunası eğlenceli birçok harika kitaplar var açıkçası bu diğerlerinin yanında biraz basit kalmış..

Özetle; bitirmek için kendimi zorladığım bir kitap oldu.

Okunası şart değil ama yine de siz bilirsiniz...

Keyifli Okumalar ! 💚





20 Temmuz 2014 Pazar

Artistry Ojeler ❤️❤️


Yeni keşfettiğim Artistry ojem... Hem de red one ❤️


Soyulma ve çatlamaya karşı uzun süre dayanan yenilenmiş formülleri ile Artistry ojeler, tırnaklarda kalıcı ve yoğun bir renklendirme sağlıyor.


Hele Artistry ojenizi Artistry Tırnak Koruyucu Cila ile birlikte kullanırsanız bu süreyi daha da uzatmış olursunuz çünkü Artistry'nin cilasında soyulma ve çatlamaya karşı dayanma özelliği mevcut.


Benim gibi oje kokusundan rahatsız olanlar için Artistry ojeleri birebir çünkü bu ojeler kokusuz -)


Oje çok rahat sürülüyor, yapısı oldukça ince olmasına rağmen yine de oldukça yoğun pigmentlere sahip. Tek katta bile neredeyse opak bir görüntü elde edebiliyorsunuz.


15 farklı renk seçeneğine sahip Artistry ojelerinden biri hatta birkaçı  sizin de vazgeçilmeniz olacağından eminim.. Benim favorim bu dörtlü ☺️




16 Temmuz 2014 Çarşamba

Artistry Renkli Nemlendirici

Evet, son dönemlerde arka arkaya yaşadığım bir sürü negatif dolu aksiyon olaylardan ötürü kendimi nasıl hissediyorsun deseniz hangi kelime ile ifade ederim bilmiyorum... Neşeli, kırgın, kızgın, kayıtlı, kayıtsız.. Herşeyden biraz var durumu..

Bu belli belirsiz ortaya karışık duygulardan dolayı kendimi okumaya ve yazmaya verdim.. Bu aralar bana bi ikisi iyi geliyor, bir de arkadaşlar...

Bugün geçen Ocak'tan beri kullandığım Artistry'nin renkli nemlendiricisinden bahsedeceğim..

Şu zamana kadar makyaj ve cilt bakım ürünlerinde birçok markanın birçok ürününü kullandım. Gerçekten vadettiklerini gerçekleştiren ve memnuniyeti tüm ürünlerinde bulduğum tek marka Amway oldu. 

Avon gibi satış temsilcileri aracılığıyla satıldığı için birçok kimse bu markadan ya da ürünlerinden haberdar olmayabilir ama  Amway Artistry (daha önceki yazımda da belirttiğim gibi) Lancome, Estee Lauder gibi markalarla dünya pazarında ilk 5'i paylaşıyor. 

Artistry ürünlerini kullanmaya başlayan biri kısa zamanda tek ürün konsepti ile sınırlı kalamadığı için daha uygun fiyata sahip olmak için Amway'e üye olup online alışverişini yapıyor.





Kışın kullanmaya başladığımdan ilk aldığım renk skalasındaki tint2'dir. Tenimle tamamen örtüştü, ne açık ne koyu gelme gibi bir durumu olmadı. 

Yüzünüzü nemlendirirken ciltteki hafif kusurları örtüyor, renk tonunda eşitlik sağlıyor hem de fondöten gibi cildi yormadan, bozmadan ve gözenekleri kapamadan. 

Spf 15 uva/uvb koruması içermesi bana kalırsa ürünün en büyük artısı çünkü kışın üzerine ekstradan pudra sürmenize gerek yok yazın ise zararlı güneş ışınlarından cildinizi hem koruyor hem nemlendiriyor hem de renk katıyor...

Daha önce Mac'in renkli nemlendiricisini kullanmıştım ve çok beğenmiştim ama inanın Artistry'in renkli nemlendiricisi Mac'ten de daha iyi! 




Kışın skaladaki tint 2'yi kullanıyorum (Fotoğraf 1-2) 
Yazın ise skaladaki tint 3'ü kullanmaya başladım, biraz daha renk versin bronz olma durumu :) 
(Fotoğraf 3-4)


Artistry renkli nemlendirici renk tonunu eşitliyor ve aydınlık, hoş, sağlıklı bir cilt görüntüsü veriyor. 

Gönül rahatlığı ile önereceğim bu ürünün satış fiyatı 60 TL ama eğer kendiniz almak isterseniz daha uygun bir fiyata alabilirsiniz.


15 Temmuz 2014 Salı

Küçük Mucizeler Dükkanı || Debbie Macomber


KÜÇÜK MUCİZELER DÜKKANI  ||  DEBBIE MACOMBER  




Hani bazı kitaplar vardır... Kafa yormaz, düşündürtmez, strese sokmaz.. Tam tersi seni gündelik sıkıntıdan dertlerden uzaklaştırır... Rahatlatır, sakinleştirir... Öyle bir iz bırakmazlar belki ama kitabı bitirdiğinizde yüzünüzde bir tebessüm olur.. Umut, yeniden başlama, heyecan, sıcacık bir his, inanç.. İşte Küçük Mucizeler Dükkanı böyle bir şey...

Kitapta birbiriyle alakasız, -muhtemelen hayatta hiçbir şekilde karşılaşmaları mümkün olamayacağı- 4 kadının bir örgü kursunda yollarının kesişmesi ve bundan sonra hayatlarında olan olaylar ve değişen hayatları konu alınılıyor.

Lydia, Alix, Carol ve Jacqueline..
Lydia kanseri iki kez yendikten sonra bir örgü dükkânı açmaya karar verir. Bir Yumak Mutluluk adını verdiği örgü dükkânını açtıktan sonra bir de örgü kursu açmaya karar verir. Böylece Carol, Alix ve Jacqueline ile tanışır. Böylece birbirinden farklı bu dört kadın bir araya gelir. 
Örgü ördükleri her derste birbirlerine yakınlaşırlar, dertlerini paylaşmaya başlarlar ve zamanla iyi birer dost olurlar.
Kitapta aşk, duygusallık, hayata yeniden başlamanın getirdiği ürkeklik, korkular, bir yanlış anlama yüzünden kayıp giden seneler, kızkardeş, gelin-kaynana, karı-koca, sevgili ilişkileri, dostluk, mutluluk... Anlayacağınız herşey var... Herşeyden öte umut var..

Olayları tahmin etmek her ne kadar çok zor olmasa da kitap su gibi akıp gidiyor.. 437 sayfa olması sizi korkutmasın kitap 1,5 günde bitiyor.. O kadar akıcı dile sahip yani!
 
Hani böyle hayata pozitif yönden bakmayı amaç edinmiş kitaplar vardır ya, ya da bazen nefes almak isteriz, kafa dağıtmak... İşte Küçük Mucizeler Dükkanı ve serisi öyle...
Kafa yormayan, düşündürtmeyen, kolay, hafif...


Beni cezbeden arka kapaktaki şu sözleriydi ve sanırım okuyan birçok insanı da cezbeden oydu...

"Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum.. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... .... Çektiğim acıların bir karşılığı olduğunu öğrendim..."

Evet... "Küçük Mucizeler Dükkanı" kapağıyla da insana huzur veren bir yönü var. Sıcacık, naif, bazen senden bazen benden hikayelerden oluşan dört kadını anlatıyor...

Belki o dükkanda her birimiz için bir mucize vardır...

Mucizelere inanın ve asla vazgeçmeyin!

Keyifli okumalar!





11 Temmuz 2014 Cuma

Ferzan Özpetek | İstanbul Kırmızısı




"Hiçbir şey aşktan daha önemli değildir." 

1976'dan beri İtalya’da yaşayan başarılı yönetmen Ferzan Özpetek’in ilk romanı İstanbul Kırmızısı akıcı dili ile bir anda okuyucuyu içine çeken konusuyla su gibi akıp giden bir anlatı-roman. Aslında bu roman, öykü gibi kısa bir film tadında bir kitap olmuş.

Kitap iki ana karakter "Adam ve Kadın" üzerinde ilerliyor. Adam, kendi yaşamıyla çoktan yüzleşerek kendisini bulmuş olan yazarımız ve Kadın, kendi gerçeğiyle yüzleşen, bununla yaşamaya ve kendine yeni bir yol bulmaya çalışan Anna...
Kadın ve adamın uçakta bir anlığına kesişen yolları, anlatılacak hikâyenin başlangıcı oluyor...

Adam’da  yönetmen-yazarımızın otobiyografik anlatımında tüm samimiyetiyle duygularını paylaşması, kişilerin ve olayların gerçekliğiyle ilgimizi çekiyor... İtalya'ya gidişini, ailesini, aşklarını, sinemanın yüreğine nasıl düştüğünü, eski İstanbul’u, yeni İstabul'u, Emek’i, Gezi’yi görüyoruz. 

Kadın karakter ise; İstanbul'da tesadüf eseri geçirilen bir kazada ortaya çıkan acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalan Anna kendini bizim “çapulcuların” arasında buluyor.. Gezi olaylarının eşliğinde kendi ile yüzleşme, kendi içsel yolculuğu başlıyor.

Adam ve Kadın ya da Anna ve Özpetek.. Bence birbirinin yansıması iki karakter ya da yönetmen yazarımızın karşı cinste yarattığı kendisi.. Neden mi? Annesini erken yaşlarda kaybeden ve çevresinde hiçbir rol model kadın olmadan büyüyen bir Anna ile babası ailesini terk ettiği için kadınlarla dolu bir evde hiçbir rol model erkek olmadan büyüyen yönetmen yazarımız..

Aşk, hüzün, kırılganlık, kaybolmuşluk, yeni bir yol/hayat arayışı, yüzleşme, ilişkiler, eski yeni, geçmiş geçmemiş tüm etkileyici duyguları adeta bir ressamın fırçasından çıkan önce etrafa saçılan renkler sonrasında çok güzel harmanlanmış bir şaheser gibi birarada bulabiliyorsunuz.. Bir rüya gibi sizde o rüyanın hem peşinden gidiyorsunuz hem de size de kendi iç yolculuğunuza başlama cesareti veriyor... Bu yüzden İstanbul kırmızısı için bir isyan ve direniş romanı da diyebiliriz...

Romanda altı kırmızı kalemle çizilesi şiir gibi cümleler akıyor...





"Ama şimdi biliyorum, aşkın ana noktası bu: akşamları kapıda bekleyen birinin olması. Seni kucaklayan birinin. Ebediyen değil, tek bir gün için bile olsa kolları arasında kendini yuvanda hissetmeni sağlayan birinin."

"Annem bu konuda haklıymış, aynı anda iki insanı sevmek mümkünmüş, bunu öğrendim. Olur kimi zaman; direnmek, yadsımak ya da mücadele etmek yararsızdır."

Gezi olaylarının geçtiği bölümlerde yazarın şu cümlelerini paylaşmak istiyorum. 

"Bize ne ad veriyorlar biliyor musun? Çapulcu. Oysa yıkmak, yok etmek isteyen biz değiliz ki; biz korumaktan yanayız."

Hiç beklenmedik bir anda gelen tesadüfi kaza ile ortaya çıkan sırlar, Anna'nın kendi ile hayatla yüzleşmesi...



"Ve tam o anda üç gencin bir sprey boyayla duvara bir grafiti yazdıklarını görüyor. Biri hızla ve büyük harflerle şöyle yazıyor: ‘’WHEN WAS THE LAST TIME YOU DID SOMETHING FOR THE FIRST TIME?" ’En son ne zaman bir şeyi ilk kez yaptın?' Ve  "Keep calm and start a revolution. Sakin ol ve bir devrim başlat!" 

İşte bir kadının o ana dek farkına bile varmadığı tek düze yaşamındaki birikmişlik, yaşanmamışlık... 


"Belki de hayatı eski bir giysi gibi üzerinden sıyırıp atmanın ve yeni baştan başlamanın zamanı gelmiştir..."

Yazarın kendi yaşamındaki devrimleri gerçekleştirmiş olduğunu yine kendi cümlelerinden anlıyorsunuz:

"Camileri tanıdım, kiliseleri tanıdım. Erkekleri sevdim, kadınları sevdim. Hele asileri, başını dik tutarak yürümeyi deneyenleri sevdim..."

Anna’nın, arkadaşından dinlediği teselli sözleri ise benim son dönemlerde yaşadıklarımdan olsa gerek beni çok etkiledi...
"Japonya’da kırık seramikleri onarırken kırığı örtmeye çalışmazlar, tam tersine onu vurgulamak için kırık yeri altınla doldurarak düzeltirler. Çünkü bir şey zarar gördüyse, bir öyküsü varsa bu daha güzel sayılır."

Ünlü yönetmen Ferzan Özpetek'in ilk romanı İstanbul Kırmızısı adeta bir "yüzleşme" ve okura da satır aralarından "kendini bul ve kendin ol!" diye haykıran bir kılavuz niteliğinde. 

Öyle naif ve şiirsel bir anlatımı var ki; herkesin ikinci bir şansı yakalayabileceğini, bunun için cesaretlendiren bir kitabın adı İstanbul Kırmızısı.. Ve tabii ki hiçbir şeyin aşktan daha önemli olmadığını bir kez daha anlıyoruz...

Son söz yine yazardan..

Anna aracılığıyla yazar okura yol gösteriyor...

"İstersen alabildiğine güneye git bedeninin konuşmasına izin ver ve onu dinle... Belki böyle bir yer sadece içimizde var. Orayı aramayı sürdürmeliyiz. Onu bulamazsak yaratmamız gerekir... Olduğumuz yerde hareket ederek ya da dünyayı gezmek için bavul hazırlayarak. Tek tek adımlarla..."

7 Temmuz 2014 Pazartesi

AMWAY ARTISTRY Essentials Cilt Bakım Seti

Eğer erken yaşlanmaktan kaçınmak istiyorsanız, sürekli akne, yaşlanma-güneş lekeleri, melasma (ciltte aşırı renk madde toplanması) veya rosacea (ciltte pembe lekeler oluşması) gibi cilt problemleriniz varsa, gözlerde özel bakım gerektiren şişkinlik veya göz altı torbacıkları varsa, sigara içiyorsanız ya da güneşte uzun zaman kalıyorsanız ARTISTRY CİLT BAKIM ÜRÜNLERİ tam da sizin için olabilir. Yukarıdaki sorunlardan tek birine bile sahip olmayan çok az kadın (insan) vardır. Ayrıca belirtilmesi gereken önemli bir nokta da GÜNLÜK VİTAMİN ALIMI ve DENGELİ BESLENME DÜZENİ olmadıkça, dışarıdan yapacağınız ek bakımlarla tam performans almamanız oldukça muhtemeldir.


Artistry markasını ülkemizde çok duymuş olmasak da Artistry aslında Estee Lauder, Lancome gibi markalarla beraber dünyada ilk 5'i paylaşan bir marka.

Yaklaşık 1 senedir Artistry ürünlerini kullanıyorum keşke almasaydım kullanmasaydım dediğim bir ürünü yok. Cilt bakım ürünleri gerçekten bir harika... Arada bir küçük kaçamaklar olduğu, yorgun ya da halim yok bahaneleri ile özellikle gece kremini aksattığım zamanlar oldu ama genelde hep düzenli kullandım ve bu sayede birçok cilt sorunum çözüldü..

ARTISTRY™ Essentials Serisi

Cilt bakımında gelecek nesil bir ürün. İşte bu nedenle onlarca yıldan beri sadece 3 dakikamızı alacak, mükemmel cilt bakımını geliştirecek araştırmalara yatırım yapıldı.. Değerli, arıtılmış bitki özleriyle yapılmış ürünler bize sadece bitkisellerin sağlayabileceği doğal güzellik görünüşünü sağlar..
Amway Artistry Essentials Serisi hem normal-kuru cilt tipleri hem de normal-karma cilt tipleri için 2 farklı  seçeneği mevcut..

Bu doğal güzellik görünüşe sahip olmak için 3 adım var...
1⃣ Temizleme,
2⃣ Tonikleme
3⃣ Nemlendirme

Artistry Essentials Dengeleyici Sistem

Bu sistem özel olarak karma-yağlı ciltler için özel olarak formüle edilmiştir. Bu cilt tipleri yani benim cilt tipim yağ ve nem düzeylerini normalleştirmeye odaklanan nazik %100 yağ içermeyen bir cilt bakımı düzeni gerektirir. Dengeleyici Cilt bakım sisteminde temizleyici, tonik ve nemlendirici bulunmaktadır. Bu ürünlerin hepsi daha iyi, daha sağlıklı görünen cilt için üç aşamada beraber çalışmak üzere tasarlanmıştır..

1⃣ ARTISTRY™ essentials Dengeleyici Temizleyici



Cilt bakımında ilk adım daha taze, daha dengeli bir cildi ortaya çıkarmak için temizlemedir. İçeriğinde söğüt kabuğu ve zencefil içerir. Bu doğal özler cildi soymadan aşırı yağı nazikçe yok ediyor.
Temizleyicimizi, nemlendirici krem zannedip yüzünüze sürmeniz çok olası, çünkü krem formunda. Islak cilde mercimek tanesi büyüklüğünde temizleyiciyi sürüyorsunuz, sonra ılık su ile iyice duruluyorsunuz.

Cildimi fazla yağdan ve kirden çok güzel arındırıp sonrasında gerginlik hissi oluşturmamasıyla sevgimi kazandı.

Jel formda bir ürün ve çok güzel köpürüyor sonrasında ciltte yapışkan bir his, gerginlik vs. bırakmıyor.

Yüzümü yıkadıktan sonra cildimi ellediğimde yumuşacık olduğunu görüyorum ve ürünümün kokusunu çok seviorum. Ayrıca 135 ml. Kullan kullan bitmez. 





2⃣ ARTISTRY™ essentials Nemlendirici Tonik



Her ne kadar cilt tipim normal karma da olsa burun yanak bölgemde kuruma ve aşırı hassaslık var. Daha önceleri Clinique, Diadermine ve Lancome toniklerini kullandım fakat bu kullandığım 3 üründe burun ve yanak bölgemde hep kızarıklık yaptı, toniğe alerjim olduğunu bile düşündüm. Sonra Artistry'nin bu ürünü ile tanıştım. Ne kızarıklık, ne gerginlik, ne yapışma, ne kuruma. 
Artistry Essentials nemlendirici tonik cildin nemlenmesini geliştiriyor ve yağ kontrolü sağlıyor böylece sağlıklı görünen cildi doğal olarak geliştiriyor. İçinde bulunan NUTRILITE™ Chia ve frenk inciri (kaktüs meyvesi) doğal bileşenleri sayesinde sağlıklı bir cilt için gerekli olan optimum nem düzeylerini koruyor, cildin doğal nem barajını güçlendiriyor. Cildin su dengesini koruyarak cildin doğan nem barajını güçlendiriyor. 
Kırışıkları önlediği için sabah akşam olmak üzere günde 2 kere bir pamuk parçasını toniğe emdirin ve temizlenmiş yüzünüze üzerine hafifçe sürün.






    
3⃣ ARTISTRY™ essentials Dengeleyici Losyon SPF 15

Ve işte serinin son ürünü cilt bakımında üçüncü adım hepimizin bildiği gibi cildi nemlendirmek, dengelemek ve korumaktır.
Üç-Dengeli Kompleks icindeki doğal yağ kontrol edici bileşenler NUTRILITE™Keklik otu ve Tarçın kabuğu ile cildiniz gün boyunca mükemmel bir dengede görünecektir. UVA/UVB’ye karşı güneş kalkanı görevi yapıyor, serbest radikallere karşı koruyor, cildin erken yaşlanma belirtilerini önlüyor. Yağın azaltılmasına ve kontrol edilmesine ,gözeneklerin küçültülmesine yardım ederek cildi duru ve temiz tutuyor.
Açıkçası cildimi nemlendirmesinden ve dengelemesinden çok memnun kaldım. Insanın içini ferahlatan bir kokusunun olması, cilt tarafından hemen emilmesi, cildimin yağlanan ve kuruyan bölgelerini nemlendirip, dengelemesi bu ürünü sevmem için yetti.

Benim kullandığım ürün bittiği ve attığım için fotoğraf ürünün orjinal sitesinden alınmıştır.
ARTISTRY™ essentials Dengeleyici Losyon SPF 15



Amway'in cilt bakım ürünleri kısa zamanda cildimde gözle görülür ve hissedilir bir fark yarattı. Sizde cildinizde farklılık yaratmak istiyorsanız size önerim gördüğünüz işte bu küçük set..
(Teşekkürler Merve, ürününü alıp fotoğrafladığım için😀)



Ki bu tarz gramajı az ürünleri çok seviyorum eğer cildinize iyi gelmezse tam boyunu almamış ve kalanı ziyan olmamış oluyor.
İşte bu set tam böyle denemelik ya da seyahate giderken yanınıza almalık.
Merve'nin cildi normal kuruya yönelik olduğu için o nemlendirici sistemi almıştı..
Sette ki ürünlerin gramajları ise şöyle temizleyici 20 ml, tonik 30 ml, nemlendirici 20 ml yaklaşık 2-3 haftaya yakın kullanıyorsunuz.

Ee zaten bir ürünün cildinize iyi gelip gelmediğini anlamak için bu süre yetip artıyor bile tam boylarını almak veya almamak için fikir sahibi oluyorsunuz.

Bu küçük 3 üründen oluşan mini set 35,-tl üye olup alırsanız %25-30 indirimli alabilirsiniz..

Ürünleri kullanmaya başlayınca Amway'in cilt bakımında da ne kadar iyi olduğunu hissedeceksiniz, anlayacaksınız.






6 Temmuz 2014 Pazar

İşte şimdi o noktadayım...

Öyle bir hafta yaşadım ki..
Her günü ayrı bir aksiyon, ayrı bir acı, ayrı bir şaşkınlık..
Hangisine üzüleceğine şaşırır ya insan işte öyle bir şey..